5 Temmuz 2008 Cumartesi

Yaratılış Delili; Kuş Tüyleri

Allah’ın yarattıklarını düşünen, inceleyen herkes çok büyük güzellikler, incelikler, detayına indikçe artan mucizevi özellikler görecek; karşılaştığı bu mükemmel düzen ve karmaşık yapılar karşısında hayranlık duyacaktır. Bilim tarihi, bu tür araştırmalar yapan kişilerin keşfettikleri her detayda aldıkları zevke, duydukları hayranlığa şahittir. Her canlının görünüşü, yaşam şekli, tavrı Allah’ın yaratışındaki üstünlüklerle doludur. Varlıkların yapılarının detayına inildikçe çok daha girift, çok daha inceliklerle, çok daha üstün akıl örnekleriyle karşılaşmak mümkündür. Görmeye çok alıştığınız, sizin için sıradan görülebilen bir yapının detayı mucizelerle dolu olabilir.

Kuşların tüyleri de herkesin sık sık gördüğü, ama belki de üzerinde pek düşünmediği bu detaylardan biridir. Kuşların bedenlerinin detaylarında büyük bir sanat ve tahminimizden daha çok işlevi olan özellikler bulunmaktadır.

Tüyler sadece kuşlara has yapılardır. Keratin ismi verilen bir maddeden oluşurlar. Keratin, derinin alt tabakalarındaki yaşlı hücrelerin besin ve oksijen kaynaklarından uzaklaşarak ölmeleri ve yerlerini genç hücrelere terketmeleri sonucunda oluşan sert ve dayanıklı bir maddedir.

Tüylerin kaynağına indiğimizde ise kuşun derisi ile karşılaşırız. Deri üzerinde tüyleri besleyen küçük bölmeler vardır. Bu bölmelerin içinde boş bir silindirimsi parça ve hemen altında da tüylerin gelişmesini sağlayan kan damarları bulunur. Tüyler, gelişmeyi tamamladıktan sonra, kan dolaşımı ve beslenmeye ihtiyaç duyarlar. Dolayısıyla kuş tüyü, kan tedarikiyle yaşayan bir dokudur. Nitekim her tüyün yaşamını sürdürmesi için özel bölmesi hazırdır.

Tüylerin yapısı incelendiğinde, kuşların uçmasını sağlayan karmaşık bir sistemle karşılaşırız. Bu sistemler kuş tüyüne aerodinamik özelliği kazandırırlar. Tüylerin etrafında yüzlerce küçük tüycük bulunmaktadır. Bu tüycükler çok ince çengel biçimindeki çıkıntılarla birbirlerine takılıp son derece düzenli bir ağ kurar ve fermuar görüntüsünü alırlar. Bu şekilde kanat yukarı çıkarken hava geçiren, kanat aşağı inerken hava geçirmeyen sistem sayesinde yükselme ve havada tutunma sağlanır. Bilim adamları buna kilit sistemi adını vermektedir. Bu sayede kuşlar uçuş sırasında fazla enerji harcamazlar ve rüzgardan en iyi şekilde faydalanırlar. Bu kilit (fermuar) sistemini bir hayvanın zamanla ve rastgele mutasyonlarla yardımıyla bulduğunu iddia etmek imkansızdır. Çünkü bu basit bir mekanizma değildir, aksine mühendislik gerektiren, birçok fizik kanununun bilinmesi ile oluşabilecek bir yapıdır. Evrimcilerin, kuş kanatlarını ve tüylerini kesinlikle gündeme getirmekten kaçınmalarının nedeni detaylar görüldükçe daha da iyi anlaşılmaktadır. Tüyler ancak yaratılışın eseri olabilirler.

Tüylerin bir özelliği de kanatlar kapandığı zaman, kuş havada süzülürken, delikler ve aralıklar bırakmayacak şekilde üst üste binmesidir. Kuş, kanatlarını çırptığı zaman, hava tüylerin arasından kayar. Kancalar herhangi bir şekilde birbirinden ayrılsa bile, kuşun bir silkinmesi veya gagasıyla tüylerini düzeltmesi yeterli olur.

Kuşun bu üstün tüy sistemi, vücudundaki tüm tüylerde aynı özellikleri göstermez. Karnındaki tüyle, kanat ve kuyruk tüyleri birbirinin aynı değildir. Büyük tüylerden meydana gelen kuyruk tüyleri, dümen ve fren görevini yerine getirirken, kanat tüyleri ise, kuşun kanat çırpması esnasında açılarak yüzeyi genişletecek ve kaldırma kuvvetini arttıracak şekildedir. Her bir tüy kendi görevini bilmektedir. Kuşkusuz tesadüfler sonucu ve rastgele oluşan tüylerin fizik kanunlarını bu kadar iyi bildiklerini ve kendilerini bu kanunlara göre geliştirdiklerini iddia etmek, sağduyu sahibi bir kişi tarafından kabul edilebilecek bir şey değildir. Sağduyu bu tüylerin ancak üstün bir Yaratıcı tarafından yaratıldıklarını kabul edebilir.

Tüylerin bir diğer özelliği ise kuşu nemden ve kirden korumasıdır. Ayrıca bedenindeki ısı ayarlaması için ayrı ayrı vazifeler görürler. Altta yer alan tüyler izolasyon yaparak ısıyı korur, hatta bazıları su geçirmezdir. Görüntü itibariyle son derece zayıf göünen bu su geçirmez tüyler, uçmak için çok yüksek derecede ısıya ihtiyacı olan kuşların bedeni sararak ısıtır.

Tüylerin bakımı için dikkatli bir temizlik, düzenleme ve yağlama gerekmektedir. Çoğu kuşun kuyruk tüylerinin altında bulunan salgı bezleri yağ içerir. Gagaları ile aldıkları yağı, tüylerinin temizliğinde kullanan kuşlar, bu sayede tüylerinin esnekliğini korur, su geçirmesini ve bu yağın dezenfektan özeliği sayesinde bakteri ile mantar üremesini engeller. Bunların hepsi bir kuşun yaşayabilmesi, uçabilmesi, korunabilmesi için gereken özellikleridr. Hiçbiri tesadüflerle oluşamaz.

Zira tesadüfler mükemmellik, eksiksizlik meydana getiremez. Tesadüfler ihtiyaçları karşılar nitelikte olamaz. Bunların hepsi ince bir planla ve üstün bir akılla oluşturulabilir.

“Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş kuşları görmüyorlar mı? Onları (böyle boşlukta) Allah’tan başkası tutmuyor. Şüphesiz, iman eden bir topluluk için bunda ayetler vardır.” (Nahl Suresi, 79)
Evrimciler ise tüylerin tesadüfler sonucu, rastgele mutasyonlarla meydana geldiğini iddia ederler. Onlara göre dinozorların üzerindeki pullar mutasyonlar sonucunda tüylere dönüşmüştür. Mutasyonla böyle mükemmel bir yapının oluşması imkansızdır. Ayrıca pulların tüylere dönüşmesi hiçbir şekilde mümkün değildir; çünkü tüyler ve pullar çok ayrı yapılardır. Kimyasal yapıları, büyüme mekanizmaları, fonksiyonları, gelişme yapıları gibi birçok özellikleri birbirinden çok farklıdır.

Herşeyden önce fosil kayıtları da böyle bir geçişin olmadığını kantılamaktadır; eğer pullu sürüngenler tüylü kuşlara dönüştülerse, arada bu dönüşü gösteren yarı pullu yarı tüylü, yarı kuş yarı sürüngen yaratıkların bulunması gerekirdi. Bugüne kadar 200 çeşit kuşun milyonlarca fosili bulunduğu halde, pullu sürüngenlerin pullarının tüylere dönüştüğünü gösteren bir tek ara geçiş formu bile bulunamamıştır.

Bu, evrimcilerin de gayet iyi bildiği bir gerçektir. Ünlü omurgalı paleontoloğu ve evrimci Profesör Stahl bu konuda şöyle demiştir:

“Tüylerin karmaşık yapısından anlaşıldığı gibi, sürüngen pulundan değişimleri için çok uzun bir süreye ihtiyaç var ve arada çok fazla ara yapı bulunması gerekir... Pul ile tüy arasında geçişi sağlayan hiçbir ara yapı bilinmemektedir... Bugüne kadar fosil kayıtları böyle bir tahmini doğrulamamıştır” (Barbara J. Stahl, Vertebrate History: Problems in Evolution, sf. 349-350)

Nitekim evrimcilerin böyle bir ara geçişi gösterecek fosil kayıtlarını bulmaları imkansızdır. Çünkü Allah kuşları en baştan kuş olarak yaratmıştır. Onları ilk yaratılışta en mükemmel halleriyle, tüylerindeki, kanatlarındaki detaylarla, fizik kanunlarına, doğa şartlarına olan uyumlarıyla birlikte “Ol” demesiyle var etmiştir. Tüylerde görülen her detay O’nun sonsuz aklının, örneksiz yaratmasının bir delilidir. Allah’a kesin bilgiyle iman edenler için O’nun varlığına yeryüzünde birçok delil vardır. Allah, gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratmıştır.

Ancak bunca açık delile rağmen, bir kısım insanların Allah’ın varlığını inkar edebilecekleri de Kuran’ın birçok ayetinde bildirilmektedir. Unutulmamalıdır ki, çevrelerindeki her detayda var olan yaratılış delillerine karşı kör kalmayı tercih eden bu insanlar apaçık cahillerdir. Kuran’da bu insanlarla ilgili olarak şöyle söylenmektedir:

“Gerçek ţu ki, biz onlara melekler indirseydik, onlarla ölüler konuşsaydı ve her şeyi karşılarına toplasaydık, -Allah'ın dilediği dışında- yine onlar inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar.” (Enam Suresi, 111)

Hiç yorum yok: