Cenab ı Allah'ın en güzel surette yarattığı, sonsuz aklını ve ilmini tecelli ettirdiği insan vücudu şüphesiz kendi içinde milyarlarca sır gizlemektedir. Nitekim bilim adamlarının yoğun çalışmaları ve gelişen teknolojinin de yardımıyla bu sırlar birer birer gözler önünde serilmektedir.
Keşfedilen her yeni bilgi, Rabbimizin üzerimizdeki nimetinin ne kadar geniş olduğunu ve bu nimetleri saymakla dahi bitiremeyeceğimizi anlamamıza vesile olmaktadır.Rabbimizin özenle ve olağanüstü bir tasarımla yarattığı insan vücudu incelendiğinde, içten ve dıştan gelebilecek her türlü tehlikeye karşı mükemmel bir savunma mekanizmasına sahip olduğu görülecektir. Oldukça ayrıntılı ve kompleks olan bu mekanizmanın her parçası kendi üzerine düşen görevi kusursuzca yerine getirmektedir. Örneğin tüm vücudu sarıp kuşatan deri, dıştan gelecek zararlı bir etkiye karşı emniyet sağlamakta ve insan için tam bir güven oluşturmaktadır.
Bunun yanında insanın her türlü faaliyetini yöneten beyin son derece sağlam kemiklerin oluşturduğu kafatası içinde korunurken, insan için hayati fonksiyonları yürüten kalp, böbrek gibi organlar da müthiş bir dizayna sahip göğüs kafesinins içine gizlenmiştir. Tüm bunların yanında benzeri görülmemiş, son derece güçlü bir ordu da, geliştirdiği taktiklerle vücuda giren düşmanlara karşı inanılmaz bir savunma gerçekleştirmektedir.İnsanın, oldukça karmaşık bir yapıya ve mükemmel bir tasarıma sahip olarak yaratılmış en değerli organlarından biri olan göz de insanı hayrete düşürecek özel bir sistem sayesinde korunmaktadır. Bu sistemin her parçası Allah'ın kendilerine bahşettiği yetenekleri kullanarak olağanüstü bir titizlikle çalışırlar. Şüphesiz gözün koruyucuları denince akla ilk önce, onu özenle saran incecik bir deriden oluşan göz kapakçıkları gelecektir.
Gerçekten de gün içinde insanın varlığını dahi hissetmediği bu kapakçıklar, göz için hayati olan bir çok görevi üstlenmişlerdir. Göz kapakçıklarının yaratılış hikmetlerinden biri belkide en önemlisi, salgıladıkları sıvılarla gözün dış tabakasını (kornea) sürekli nemli tutmaya çalışmalarıdır. Gözün nemli tutulması ve her türlü mikrop ve rahatsız edici maddelerden arındırılması insanın farkında bile olmadığı, gün içinde binlerce kez yaptığı göz kırpma hareketi sayesinde sağlanır. Bu kapakçıklar adeta otomatik bir makina gibi durup dinlenmek bilmeden, insanın hayatı boyunca bu işlemi tekrarlarlar. Buradaki yaratılış mucizelerinden biri, göz kırpma işleminin insanın iradesi dışında gerçekleşmesi ve bu şekilde insanın kendi kontrolüne bırakılmamış olmasıdır.
Oysa Cenab-ı Allah göz kırpma işlemini böylesine mükemmel bir sisteme bağlamayıp insanın kendi iradesine bıraksaydı, muhtemelen insan yanlızca gözünün içinde rahatsız edici miktarda yabancı madde biriktiğinde bunu hatırlayacaktı. İşte bu da Allah'ın üzerimizdeki gizli rahmetinin en güzel örneklerinden biridir.Gözün kaygan ve nemli olmasını sağlayan göz kapaklarının, ne kadar önemli bir görevi üstlendiklerini anlamak için üzerinde düşünmek gerekir.
Zira herhangi bir nedenle göz kırpma işlemi gerçekleşmezse üst tabaka nemlenemeyeceğinden giderek kurumaya başlayacaktır. Buna bağlı olarak temizlenemeyen göz mikrop kapacak, uzun vadede kalıcı bozukluklar meydana gelecektir. Böyle bir durumda, gözün temizleme sıvısı olmadığı ve kendi kendini de temizleyemediği için dışarıdan sürekli bir bakım uygulanması gerekecekti.
Hava ile sürekli temasta olan göz, her türlü toza, mikroba karşı korunmasız bir hale gelecek ve bu durumda insanın, Allah'ın sonsuz aklı ile yaratılmış olan göz kapaklarının üstlendiği temizleme görevini onlar kadar iyi yapması mümkün olmayacaktı. Şüphesiz böyle bir durumla karşı karşıya kalacağını düşünen insan, daha önce ne kadar büyük bir nimete sahip olduğunun şuuruna daha iyi varacaktır. Göz kapakçıklarının taktire şayan diğer bir özelliği de, küresel yapıya sahip olan gözün üstünü tamamen kaplayacak biçimde yaratılmış olmalarıdır. Öyle ki gözü ışıktan, toz zerresine kadar her türlü tehlikeden koruyan bu özel perdeler milimetrik bir boşluğa bile müsade etmeksizin onu sarmaktadırlar. Bu noktada göz ve gözkapakları arasındaki bu mükemmel uyumun hikmetinin ne olduğu merak edilecektir. Nitekim, gözün tüm yüzeyinin göz kırpma işlemi ile temizlenebilmesi için böylesine hassas bir uyumun olması şarttır. Aksi taktirde arada kalan boşluktaki yabancı maddelerin temizlenmesi imkansız olacaktır.
Elbette aklı ve vicdanı olan her insan, bu kusursuz yaratılışın sahibinin, tek ilah olan Cenab-ı Allah olduğunu görecektir.İnsanın dış dünya ile bağlantısını sağlayan ve en kıymetli organlarından biri olan gözün, çok özel bir koruyucusu daha vardır. Bu da, bir çok insanın ne işe yaradığını bile bilmediği gözyaşıdır ki, hem üstün koruma kabiliyetiyle hem de yapısındaki mucizelerle insanı hayrete düşürmektedir.
Su gibi berrak ve tertemiz olan gözyaşı, gözün mikroplardan arınmasını sağlayan oldukça güçlü bir temizleyicidir. İçinde bulunan lizozom enzimi sayesinde bir çok bakteriyi kolaylıkla parçalayabilmekte ve mikropları öldürmektedir. Dikkat edilirse burada oldukça önemli iki ayrıntı farkedilecektir. Bunlardan ilki, insan vücudunda salgılanan, birbirinden tamamen ayrı yapıda ve farklı göreve sahip bir çok enzimin olmasıdır. Mesela, pankreas bir enzim üretirken, safra kesesi bambaşka birini üretmektedir. Organların yaptıkları bu üretim hiç bir zaman birbirine karışmamakta, enzimin yapısı asla bozulmamaktadır. Durum böyleyken gözün onca enzim içinde kendini temizleme kabiliyetine sahip olan lizozom enzimini seçmiş olması elbette tesadüfe dayandırılamayacak kadar fevkalade bir olaydır.
Diğer ayrıntı ise, gözü enfeksiyonlardan koruyan bu inanılmaz sıvının, binaları temizlemek için kullanılan ve oldukça güçlü olan fenik asitten bile daha etkili olmasıdır. Burada insanı şaşırtan şey, bu güçlü dezenfektanın mikropları öldürürken göze hiçbir zarar vermemesidir. Göze zarar verebilecek milyarlarca bileşiğin oluşabilme ihtimali varken Cenab-ı Allah göz ile tam uyumlu olan bir sıvı yaratmış üstelik bu sıvı ile onu korumuştur.Lakin bilim adamları, gözyaşı üzerinde yaptıkları derin araştırmalar neticesinde onun % 98.2'sinin su olduğunu, geri kalan kısmının büyük bölümünü ise glikoz, tuzlar ve organik maddelerin oluşturduğunu ortaya çıkarmışlardır.
Gözü esas temizleyen lizozom ise gözyaşını oluşturan bu maddelere nazaran çok daha az miktardadır. Bu da, gözyaşını oluşturan tüm maddelerin oldukça hassas oranlar ve ince hesaplarla biraraya geldiğini bize göstermektedir. Kuşkusuz vücudun içine dağılmış olan bu maddelerin rastgele bu oranlarda bir araya gelip gözyaşını oluşturmaları mümkün değildir. Şüphesiz onların hepsini bir araya getiren Cenab-ı Allah, bu muhteşem yapıyla bizi kendisine hayran bırakmaktadır.
Tüm bunların yanında oldukça önemli bir nokta daha vardır ki, o da gözyaşının yeterli miktarda üretilmesinin zorunlu olmasıdır. Aksi taktirde göz ile gözkapağı arasında yeterli kayganlık oluşamamakta ve sürtünme meydana gelmektedir. Bu sürtünmenin sonucunda gözlerde oluşan kızarıklık ve yanma giderek artacak hatta bu durum uzun süre devam ederse göz, görme işlevini bile kaybedecektir. Ne var ki, gözyaşı bezleri Allah' ın insanlar üzerindeki rahmetinin çarpıcı bir göstergesi olarak gerekli üretimi aksatmadan yapmakta, üstelik olağanüstü durumlarda hemen ayar yaparak gözü korumaktadır. Aniden hızla esen bir rüzgar veya göze kaçan bir toz karşısında gözyaşı bezleri alarma geçmekte ve üretim miktarını arttırarak hemen gözü temizlemeye çalışmaktadırlar. Gözyaşı bezlerinde böylesine hassas bir kontrol mekanizmasının olması kuşkusuz gözardı edilecek bir özellik değildir. Çünkü gözyaşı bezinin göze yabancı bir madde girdiğinden ve onu temizlemek için gözyaşı üretimini arttırması gerektiğinden haberi bile yoktur.
O sadece Allah'ın ilhamıyla kendine verilen bu önemli görevi yerine getirmektedir.Son derece estetik bir görünüme sahip olan gözün böylesine ihtimamla korunmasının sağlanması elbette bu nimetin farkında olan herkesin şükrünü ve Rabbine düşkünlüğünü arttıracaktır. Ayrıca yaratılıştaki bu hikmetleri teker teker ortaya çıkarmak, kalpleri duyarlılıktan yoksun olanları Rablerine yakınlaştırmaya vesile olması açısından güzel bir ibadet olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder