16 Şubat 2011 Çarşamba

Hayvanların göç öncesi, kendilerini yolculuğa hazırladıklarını biliyor muydunuz?

Pek çok hayvanın sürüler halinde göç ettiği bilinir. Ancak hayvan göçlerinde insanı hayran bırakan çok akıllı bir planlama, irade ve kararlılık vardır.
Hayvan aklının çok ötesinde bir beceri sergilenir.

Söz konusu hayvanlar, göç edecekleri yere ulaşmak için hiç bir zaman dolaylı yolları seçmez her zaman doğrusal bir çizgide ilerleyerek en kısa gidiş yolunu takip ederler. Mükkemmel bir yön bulma kabiliyetleri vardır.

Ancak bu kabiliyeti onlara veren, onlara yapmaları gerekenleri ilham eden elbette ki merhametlilerin en Merhametlisi olan Yüce Rabbimizdir. İnsanların, teknik donanımlarla, özel araştırmalarla, özel ölçümlerle hesaplayabildikleri şeyleri onlar tam bir kusursuzluk içinde tayin edebilirler. Bunlar elbetti ki her canlıyı muhteşem özelliklerle Yaratan Rabbimiz’in eseridir.

Hayvanlar göç için, hava koşulları açısından en iyi zamanlamayı yaparlar. Bu zamanlama, gidiş şartları açısından da ulaştıkları bölgenin şartları açısından da en uygunu olur. Yolculuk öncesi mutlaka hazırlık yaparlar.

Örneğin kuşlar, kilometrelerce mesafe katedecekleri göç hareketi öncesi ihtiyaçlarının çok üzerinde bir beslenme programına girerler. Vücutlarında iyice yağ depolamak için hiç durmadan beslenirler.

Uçuş süreleri boyunca, enerjilerinin dağılımını da çok iyi ayarlarlar. Yolculuk esnasında enerji tasarrufu sağlayan uzun süreli uçuş hareketleri yaparlar.

Tüm bunların yanı sıra göç zamanlarında irade kullandıkları, normal zamanlarda kendilerine son derece cazip gelecek bazı avantajları görmezden gelip geçtikleri gözlemlenmiştir.

Örneğin, Tierra del Fuego’dan Alaska’ya doğru yol alan bir kutup sumrusu, Monterey Körfezi’ndeki kuş gözlem gemilerinden atılan ringa balıklarını görmezden gelir. Yerli martılar balıkları kapışırken, sumrular uçup giderler. Çünkü ulaşmaları gereken bir hedefleri vardır. İçgüdü, canlılara Allah’ın ilhamıdır.





Biyolog Hugh Dingle, kutup sumrularının gösterdiği bu eşsiz davranışa şu sözlerle açıklama getirmeye çalışmaktadır:

“Göç eden hayvanlar, farklı koşullar altında kolaylıkla tepki verecekleri duyusal veri kaynaklarına yanıt vermezler. Bu hayvanlar ‘Yıldırım hızıyla oraya ulaşmalıyım’ fikrine kilitlenmiştir. Başka bir ifadeyle ve daha da az bilimsel şekliyle söylersek, bu kutup sumrusu aklının çelinmesine izin vermez, çünkü bu insanların hayranlık duyacağı içgüdüsel bir duyguyla hareket eder: daha büyük bir amaca hizmet etme arzusu.”

Özellikle Darwinistler, bu tip olağanüstü hayvan davranışlarını “içgüdü” olarak isimlendirip geçerler. Darwinistler, içgüdü ifadesiyle, buradaki üstün akla bir isim verdiklerini düşünür ve bu davranışların “doğal” olarak geliştiği izlenimini vermeye çalışırlar. Oysa içgüdü denen üstün güç, Allah’ın kontrolünde olan, Yüce Allah’ın isteği ve emirleriyle canlıya ilham olan muhteşem bir akıl tecellisidir.

Nitekim Darwin’in kendisi de, içgüdüler konusunda açıklamasız kaldığını çok kereler kabul etmiştir. Konuyla ilgili bir itirafı şöyledir:

İçgüdülerin birçoğu öylesine şaşırtıcıdır ki, onların gelişimi okura belki teorimi tümüyle yıkmaya yeter güçte görünecektir. (Charles Darwin, Türlerin Kökeni, Onur Yayınları, Beşinci Baskı, Ankara 1996, s.273)