27 Temmuz 2009 Pazartesi
ALLAH'TAN VE CEHENNEMDEN KORKMAK ÖNEMLİ BİR MÜMİN ALAMETİDİR
Allah korkusu, Kuran ahlakının yaşanmadığı toplumlarda yerleşik hale gelmiş birtakım korku türlerine hiçbir şekilde benzemez. Kuran ahlakından uzak yaşayan insan toplulukları din ahlakından uzak kalmalarının doğal sonucu olan karamsar ruh halleri doğrultusunda pek çok korkunun esiri olmuşlardır. Gelecek korkusu, yaşlanma korkusu, yalnız kalma korkusu, ölüm korkusu, ani bir hastalığa yakalanma korkusu, alay edilme korkusu, başarısızlık korkusu, deprem korkusu, ölümcül hastalığa yakalanma korkusu ve daha pek çok korku türünün tuzağına düşen bu insanlar son derece mutsuz bir hayat sürer, her an başlarına kötü bir şey gelebileceği endişesi içerisinde müthiş gergin bir halde yaşarlar. İşte bu kişiler Allah korkusunu da kendi karanlık dünyalarında yaşadıkları korkular gibi sanma yanılgısına kapılmışlardır.
Oysa Allah korkusunun bu sayılan korku türleriyle hiçbir ilgisi ve benzerliği yoktur. Allah korkusu, Allah’ın Yüce ahlakını bilen, Allah’ı tanıyan, O’nu çok seven bir insanda oluşan, saygı dolu, insanda coşku ve heyecan oluşturan çok asil bir duygudur. Yukarıda sayılan korkuların aksine, insanı büyük bir huzur ve mutluluğa sevk eden, aklını ve cesaretini artıran, bitmek bilmeyen bir şevk ve coşkun bir imana sahip olmasını sağlayan, insana derin bir anlayış, hikmet ve heybet veren bir korkudur. Allah’tan korkan kişi gelecek korkusu, ölüm korkusu, hastalık korkusu, yalnız kalma korkusu ve benzerleri gibi dünyevi korkulara kapılmaz.
Çünkü başına her ne gelirse, ne ile karşılaşırsa karşılaşsın, bunun, tek gerçek dostu olan Allah’ın kendisi için yarattığı en hayırlı kader olduğunu bilir. Allah'ı kendisine vekil edinmiş olmanın konforunu yaşar, her işinde sadece Allah'a yönelip döner.Allah korkusu insana güzel bir ahlak kazandırırAllah’tan korkan bir insan toplumdaki en güvenilir kişidir. Allah’tan korktuğu için yalan söylemeyecek, Allah’ın hoşnut olmayacağı kötü davranışlar sergilemeyecek, kendi çıkarları değil, başkalarının çıkarlarını gözetecek, kendi rahatını değil, başkalarının rahatını düşünecek, etrafına hep hayır ve güzellik sunmaya çalışacaktır.
Allah'tan korkan kişide samimiyet, dürüstlük, candanlık, vefa, sadakat, fedakarlık gibi güzel ahlaka ait tüm tavırlar en kaliteli şekilde görülür. Allah korkusu taşımayan bir insanda ise bu özelliklerin gerçek anlamda ve devamlı bulunması mümkün değildir. Zira Allah'tan, Rabbimiz'e hesap vermekten, cehenneme girip yaptığı kötülüklerin karşılığını görmekten korkmadığı için bu kısa dünya hayatında kendi çıkarlarından fedakarlıkta bulunup güzel davranışlar sergilemesini gerektiren bir durum olmadığını düşünür.
Allah'tan korkan bir Müslüman ise bunun tam tersi bir tavır ortaya koyar. Her konuda Allah korkusundan kaynaklanan güçlü vicdanına başvurur ve çıkarlarını değil, güzel ahlakın sınırlarını korur. Müslüman cehennemdeki azaptan korkarCehennemden korkmak, cehennemin azabını düşünerek Allah korkusunu arttırmak da Müslümanın önemli özelliklerindendir. Allah ayetlerinde Müslümanların cehennem azabından yana korku duyduklarını belirtmektedir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:"Ve ben, Müslümanların ilki olmakla da emrolundum." De ki: "Ben, Rabbime isyan ettiğim takdirde, büyük bir günün azabından korkarım." (Zümer Suresi, 12-13)De ki: "O, gökleri ve yeri yaratırken ve O, (hep) besleyen (hiç) beslenmezken, ben Allah'tan başkasını mı veli edineceğim?" De ki: "Bana gerçekten Müslüman olanların ilki olmam emredildi ve: Sakın müşriklerden olma." (denildi.) De ki: "Şüphesiz ben, Rabbime isyan edersem o büyük günün azabından korkarım." (Enam Suresi, 14-15)
Cehennemin varlığını düşünmek Müslüman için, imanını derinleştirecek, takvasını güçlendirecek, ahlakını güzelleştirecek önemli bir tefekkür yoludur. Müslüman Allah'ın Kuran’da detaylı detaylı olarak bildirdiği cehennemden korkar, cehennemin özelliklerini daima aklında tutar ve cehennemin adeta bir adım ötede olduğunu varsayarak davranır.
23 Temmuz 2009 Perşembe
DERİN DÜŞÜNMEK ALLAH'IN MÜSLÜMANLARA EMRİDİR
Allah insanı yaratmış, ona düşünme yeteneği bahşetmiştir. Ne var ki insanların bir kısmı bu önemli yeteneği gereği gibi önemsemez ve kullanmazlar. Oysa herkes yüksek bir düşünce kapasitesine sahiptir ve farkında dahi olmadığı bu gücü geliştirdiği takdirde oldukça derin düşünebilen bir insan haline gelebilir.
Derin düşünmek müminlerin önemli özelliklerinden biridir. Bir ayette Allah şöyle buyurmaktadır:Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 191)Derin düşünmekten neyin kastedildiğini doğru anlamak gerekir. Derin düşümek, bazı insanların sandığı gibi, sadece kendini dış dünyadan soyutlamak, karanlık bir odaya kapanıp uzun uzun düşüncelere dalmak değildir.
Derin düşünmek yüzeysel değerlendirmelerden kaçınmak, olayların gerçek yüzünü görebilmek, gerçek mahiyetini kavrayabilmektir. Bunun için Kuran ahlakını yaşamak, Peygamberimiz (sav)'in sünnetine uymak, olayları bu doğrultuda değerlendirmek gerekir. Derin düşünmenin temelinde, etrafımızda var olan Yaratılış delillerini kavrayabilmek, Allah’ı ve Kuran’ı iyi tanımak, herşeye Allah'ın Kuran'da öğrettiği ahlakla ve ruhla bakmak gerekir.
Allah’ı gönülden seven ve Yaratılışın delillerini gören insan, doğal olarak derin düşünmeye ve daha önce hiç fark edemediği gerçekleri görmeye başlayacaktır. Derin düşünmemek inkarcılara ait bir özelliktirDerin düşünmeyen insanlar, olayların sadece zahirde (görünürde, ilk bakışta) görünen kısmını fark edip, derindeki manayı kavrayamayan insanlardır. Etraflarındaki açık gerçekler üzerinde düşünmez, düşünmedikleri için de akılları uyuşur, kavrayış güçleri kırılır, böylece gözlerinin önünde apaçık duran gerçekleri dahi göremez hale gelirler.
Örneğin sürekli olarak insanların öldüklerine şahit oldukları halde, sanki kendileri hiç ölmeyecekmiş gibi bir hayat sürer, ölümden sonraki sonsuz hayatları için hiçbir hazırlık yapmazlar. Ya da her gün etraflarında Yaratılışın pek çok delilini gördükleri halde, bu delillerin Allah’ın büyüklüğünü ve hakimiyetini gözler önüne serdiğini fark edemezler. Allah iman etmeyenlerin düşünce güçlerini kaybettiklerini, böylece akletmeyen bir topluluk olduklarını ayetlerinde şöyle bildirmektedir:…
Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler. (Bakara Suresi, 171)
İman edenler ise Allah’ın yaratma sanatını etraflarındaki her noktada görür ve her gördükleri detay onların düşünce ufkunu açar. Bir ağacın kupkuru dalından çıkan meyveler, başlarının üzerindeki uçsuz bucaksız gökyüzü, çevrede rastladıkları yavru kediler ve daha pek çok görüntü Allah’ın yaratma sanatını düşünmelerini sağlar, solmuş bir çiçek ya da yolda yürüyen yaşlı bir insan dünyanın geçiciliğini akıllarına getirir, gazetede gördükleri ölüm ilanları onlara ölümün yakınlığını hatırlatır.
İşte tüm bu yönleriyle de düşünmeyen, akletmeyen inkarcılardan ayrılırlar ve bu şuurlu bakış açıları onların düşünen, gören, işiten, şuur sahibi, Allah'ın Kuran'da bildirdiği gibi akleden insanlar olmalarına vesile olur. Derin düşünmek aynı zamanda cennete bir hazırlıktırAllah’ın yarattığı detayları görebilen insan olmak çok önemlidir. Çünkü cennet muhteşem detaylardan oluşan bir güzellikler yurdudur.
İnsanın oradaki detayları görebilmesi için kendini bu dünyada yetiştirmesi, detay görebilen, derinlik gücü olan bir insan haline getirmesi gerekir.Allah cennet ile ilgili ayetlerinde cennetteki sayısız detaya ilişkin pek çok örnek vermektedir. Irmaklar, pınarlar, yeşillikler, ne sıcak ne soğuk tam kararında gölgelikler, yüksek köşkler, güzel konaklar, yükseklere kurulmuş tahtlar, çarpıcı güzellikte döşekler, yastıklar, göz kamaştıran giysiler, takılar, mükemmel tatta ve kokuda yiyecek ve içecekler Allah’ın haber verdiği cennet güzelliklerinden bazılarıdır.
Müslüman, Allah'ın rızasını ve cennetini kazanmayı Allah’tan şiddetle istediğinden, cennete layık olmak için şimdiden hazırlık yapmalıdır. Bu hazırlığı ibadetleriyle ve güzel ahlakıyla yaptığı gibi, Allah’ın evrende yarattığı detayları görme ve derin düşünme konusunda kendini geliştirerek de cennet hazırlığı içerisinde olmalıdır. Hiç kuşku yok cennet ehli müminlerin önemli bir özelliği, cennetteki detayları çok iyi görecek ve bu güzel detaylardan çok büyük zevk alacak insanlar olmalarıdır. Dolayısıyla bu dünyada cennet ehlinin vasıflarını kazanmak isteyen bir Müslüman, onların ahlaki özelliklerine ulaşmayı istediği gibi, nimetlerdeki detayları görebilme ve derin düşünme konusundaki manevi güçlerine de dünya hayatındayken erişmeyi ister.
Bu nedenle büyük bir şevk ve heyecanla düşünce ufkunu geliştirir ve cennet sevinci içerisinde kendini yetiştirir. Bunun yolu da etrafında gördüğü herşeye Allah'ın sanatı ve kudretini görerek bakması, Kuran ahlakıyla düşünmesi, güzelliği fark etmesi, Yaratılış delillerini, Allah’ın nimetlerini sürekli olarak sevinçle anması ve Allah’ın sanatını Allah'ın Yüce Şanını tesbih ederek durmaksızın zikretmesidir.
6 Temmuz 2009 Pazartesi
Yunusların Ses Dalgaları ve Sonar Teknolojisi
Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan, elbette "Allah" diyecekler. De ki: "Gördünüz mü-haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O'nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O'nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi" De ki: "Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül etsinler."(Zümer Suresi, 38)
Ses, havada ve suda dalgalar halinde yayılır ve bu dalgalar herhangi bir cisme çarparsa geri döner. Eğer yeterli bilgi ve teknolojiye sahipseniz, dönen dalgalardan bu cisim hakkında çeşitli bilgiler edinebilirsiniz: Dalga kaynağının sizden ne kadar uzakta olduğu, büyüklüğü ya da ne yöne, hangi hızla hareket ettiği gibi...
Ses ve basınç dalgalarını kullanarak objelerin yerini tespit etme teknolojisi 20. yüzyılda geliştirilmiştir. Bu teknoloji, her ne kadar savaşta kullanılmak amacıyla geliştirilmişse de, günümüzde batık gemilerin yerlerini belirleme ya da deniz dibi haritalarının çıkarılması gibi amaçlarla kullanılmaktadır. Ancak doğadaki canlılar bundan milyonlarca yıl önce, henüz insanlar bu sistemleri keşfetmemişken, etrafa yayılan ses dalgalarını kullanıyor ve bu sayede yaşamlarını sürdürüyorlardı.
Örneğin yunuslar, yarasalar, balıklar ve güveler yaratıldıkları ilk andan beri "sonar" adı verilen bu sisteme sahip olan canlılardandır. Üstelik bu sistemler bugün bizim kullandıklarımızdan çok daha duyarlı ve kullanışlıdır.
Yunuslar, başlarında bulunan "melon" (kavun) adındaki özel bir organdan sıklığı saniyede 200 bin titreşime ulaşan ses dalgaları yollar. Bu canlı, kafasını hareket ettirerek dalgaları istediği tarafa doğru yönlendirebilir. Yayılan ses dalgaları katı bir cisme çarptığında yansıyarak yunusa geri döner. Balığın ağzının alt tarafı alıcı görevi görür. Alınan dalgalar önce iç kulağa, oradan da beyne gönderilir. Bu veriler oldukça hızlı olarak yorumlanır. Bu yorumlama sayesinde son derece hassas ve kesin bilgiler elde edilir. Yunus, bu sayede ses dalgasının çarptığı objenin hareket yönünü, hızını ve büyüklüğünü ayrıntılarıyla belirleyebilir.1
Yunusun dalgaları yorumlama sistemi o kadar üstündür ki, bir balık sürüsü içindeki tek bir balığı bile izleyebilir.Hatta zifiri karanlıkta suda kendinden 3 km. uzakta duran iki ayrı metal parayı birbirinden ayırt edebilir.
Günümüzde, gemilerde ve denizaltılarda yön ve hedef tayininde SONAR adı verilen cihaz kullanılır. Sonarların çalışma prensibi, yunusların ses dalgalarını kullanma sistemiyle aynıdır.
ABD'de Yale Üniveritesi'nde keşif amacı ile kullanılacak bir robot geliştirilmiştir. Robotta, profesör ve aynı zamanda elektrik mühendisi olan Roman Kuc'un yunusların sonarını taklit ederek yaptığı sonar sistemi kullanılmıştır. Bu başarısına rağmen 10 yıldır ses üstü algılayıcılar ve robot teknolojisi üzerine çalışan profesör Kuc doğaya dikkat çekerek şöyle demektedir:
Sonar yapımı için doğaya daha yakından bakmalıyız, gözden kaçırdığımız herhangi bir şey olabilir.
Birisi size ses dalgalarının deniz suyunda saniyede 1500 m. hızla ilerlediğini söylese ve şöyle bir soru sorsa: İçinde bulunduğunuz bir denizaltıdan bir gemiye gönderilen ses dalgaları 4 saniye sonra geri geliyorsa gemi ne kadar uzaktadır?
Yapacağınız hesaplama sonucunda bulacağınız sonuç, 3 km. olacaktır. Yunuslar da benzer hesaplamaları büyük bir rahatlıkla yaparlar. Ancak elbette ki yunuslar ne ses dalgalarının sudaki yayılma hızını, ne çarpma işlemini ne de bölme yapmayı bilirler. Bu da bize, bütün bu işlemlerin yunuslar tarafından yapılmadığını, onların sadece Allah'ın kendilerine emrettiği şekilde hareket ettiklerini açık olarak gösterir.