Bediüzzaman’ın da belirttiği gibi iman, “hem nurdur, hem de kuvvettir.” İman eden insan imanın bereketi ve bolluğu ile çok güzel, huzurlu ve rahat bir hayat yaşar. Hesap gününde ise, Allah’ın izniyle, güvenlikte olanlardan olur. İman eden insan aynı zamanda dünyanın en varlıklı, en güçlü insanlarının bile sahip olamayacağı bir güce ve kuvvete tek başına sahiptir.
İman edenlerin bu güçleri ve kuvvetleri herşeyin sahibi olan Allah’a dayanıp güvenmelerinden kaynaklanır. Müminler göklerde ve yerde Allah’ın dilemesi dışında hiçbir işin gerçekleşmeyeceğini, tüm kainatın Allah’a boyun eğdiğini bilirler. Bu müminlerin hem çok cesur ve metanetli, hem de çok mütevekkil olmalarını sağlar. Müminler, başlarına gelen her olayın Allah’ın dilemesi ile olduğunu ve O’nun kendileri için dilediği herşeyde büyük hayırlar olduğunu bilerek Rabbimize tevekkül ederler. Bu durum, iman edenlerin Allah’tan başka hiçbir güç ve kuvvetten korkmamalarına vesile olur. Nitekim tarih boyunca peygamberlerin, büyük alimlerin ve onların yanında bulunan kişilerin başlarına gelen her türlü zorluk ve sıkıntıyı büyük bir huzur içinde karşılamalarının sebebi de Allah’a olan tevekkülleridir. Allah Kuran’da geçmişte yaşamış olan peygamberleri ve salih müminleri cesaretleri ile tüm insanlara örnek vermiştir.
Nice peygamberle birlikte birçok Rabbani (bilgin)ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabredenleri sever. (Al-i İmran Suresi, 146)
Zira müminlerin en önemli özelliklerinden birisi de cesaretleri ve Allah’ın dinini yaşama konusunda gözlerinin kara olmasıdır. Yalnız burada belirtmekte fayda olan bir husus vardır: Müminlerin cesareti ve güçleri diğer insanların zararına olacak bir özellik değil, bilakis tüm insanların yararına olacak bir özelliktir.
Nitekim müminlerin dini yaşama ve yayma konusunda gösterdikleri dirayet ve cesaret, diğer insanlara duydukları şefkat ve merhametin alametidir. Zira müminler, insanların başına gelen belaların büyük çoğunluğunun din ahlakını yaşamadıkları, Allah’ı gereği gibi tanıyıp takdir edemedikleri için olduğunu bilirler. Bu nedenle insanlara hem ahiretleri hem de dünyaları için tebliğ yaparlar. Dinsizliği savunan ve hakim etmek isteyen düşünce ve görüşlerle de sonuna kadar fikri bir mücadele yürütürler. Ve bu fikri mücadele tüm insanlığın iyiliği ve güzelliği için yapılması gereken hak bir mücadeledir.
Ne var ki böyle bir mücadeleye girişenler doğal olarak belli zorluk ve sıkıntılarla karşılaşmışlardır. Tarih boyunca Müslümanların çeşitli işkenceler görmelerinin, yurtlarından sürülüp öldürülmelerinin ana nedenlerinden biri dini yaymak için gösterdikleri çabadır. Zaten inkar edenlerin, müminleri engellemek için bu kadar çaba yürütmelerinin gerekçesi de budur. Çünkü iman etmeyenler de gayet iyi bilirler ki, salih müminlerin dine hizmetlerinin önüne hiçbir engel konamaz, hiçbir zorluk ve sıkıntı bu yolda müminleri yıldıramaz. Çünkü müminler bu konudaki güçlerini imanlarından almaktadırlar.
Ömrünün yaklaşık 30 yılını hapishanelerde geçirmiş olan Üstad da cesareti ile bizlere örnek olan değerli büyüklerimizdendir. Üstad’ın aşağıdaki sözleri ise, imanın gücünü ve salih müminlerin göstermeleri gereken cesareti bizlere hatırlatması açısından son derece önemlidir. Bu sözler, “Said elli bin nefer kuvvetindedir, onun için serbest bırakmıyoruz” diyenlere karşı Üstad’ın cevabıdır.
Eğer korkunuz şahsımdan ise elli bin nefer değil, belki bir nefer, elli defa benden ziyade işler görebilir. Yani odamın kapısında durup bana “çıkmayacaksın” diyebilir. Eğer korkunuz mesleğimden ve Kuran’a ait dellallığımdan ve kuvve-i maneviye-i imaniyeden ise, ellibin nefer değil; yanlışsınız! Meslek itibarıyle elli milyon kuvvetindeyim, haberiniz olsun. Çünkü Kuran-ı Hakimin kuvvetiyle, sizin dinsizleriniz dahil olduğu halde, bütün Avrupa’ya meydan okuyorum. Bütün neşrettiğim envar-ı imaniye ile onların fünun-u müsbete ve tabiat dedikleri muhkem kalelerini yerle bir etmişim. Onların en büyük dinsiz filozoflarını hayvandan aşağı düşürmüşüm. Dinsizleriniz dahi içinde bulunan bütün Avrupa toplansa, Allah’ın tevkifiyle beni o mesleğimin bir meselesinden geri çeviremezler. İnşallah mağlup edemezler. (Tarihçe-i Hayat, s 243)
Görüldüğü gibi Üstad Allah ve dinine olan bağlılığı ile dine olan hizmetinin hiçbir şekilde engellenemeyeceğini açıkça ifade etmiştir. Üstad’ın Allah’a olan sevgisi ve dindeki titizliği, kendisini cesareti, metaneti, sabrı ve gücü ile tüm Müslümanlara örnek kılmıştır. Allah’ın izni ile dinsizliğe karşı yapılan fikri mücadelede tıpkı Üstad gibi her salih Müslüman elli milyon nefer gücündedir. Önemli olan hiçbir yılgınlığa ve gevşekliğe kapılmadan, Allah yolunda her gün daha da artan şevk ve aşkla hizmet etmektir.